Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cânlar Cânın İster İsen Bu Cism ü Cândan Fâriğ Ol

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Cânlar cânın ister isen bu cism ü cândan fâriğ ol Gerçek Hakk'a âşık isen iki cihândan fâriğ ol Bu meydâna girdin ise nefsin boynun urdun ise Kibr u kîni sürdün ise dost u düşmândan fâriğ ol Aşk şerbetin içdin ise cân gözünü açdın ise Dost ile buluşdun ise assı ziyândan fâriğ ol Gafletden ayıldın ise kendözüne geldin ise Fesad işden döndün ise tertîb düzenden fâriğ ol Ölmezden evvel öldün ise ger sen seni bildin ise Yola boyun verdin ise bu âd u sândan fâriğ ol Mürşid elin tutdun ise dünyâyı terk etdin ise Hakk sözün işitdin ise veren elinden fâriğ ol Eşrefoğlu Rûmî sen de eğer gerçeklerden isen Fâriğ ol bu cümlesinden kevn ü mekândan fâriğ ol Eşrefoğlu Rûmî Kuddise Sırruh

Kötülüğe Kötülük Yapma Af ve Kerem Sâhibi Ol!

Resim
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki : Birisi Bayezid-i Bistâmî'nin kafasına âsâsıyla vurmuş, nasıl kuvvetli vurduysa âsâ Hazret'in başında iki parça olmuş. Hazret-i Bayezid-i Bistâmî, o zâta bal göndermiş bir de yeni âsâ göndermiş. Sebebini sormuşlar, "Adamın âsâsı benim yüzümden kırıldı" demiş. Gene Belh sultânı, sonra gönül sultânı, İbrâhim Edhem de öyle. Bir gün halkı irşâd için, sarayları gösterip, "Siz bunların ma'mûr olduğuna bakmayınız, bunlar yakın zamanda harâb olacak" dedi, sonra kabirleri gösterdi ve "Burayı ma'mur edin" dedi. Oradan birisi, "Bu softalar da her şeye karışıyorlar" diyerek İbrâhim Edhem'e bir tokat attı. Oradakiler, "Yâhu, sen ne yaptın, bu zât pâdişahın babasıdır, eski pâdişâhımızdır" dediler. Adam hemen Hazret'in eline sarılıp, "Aman beni affedin, ben sizi bilemedim" deyince Hazret, "Yok evlâdım sen beni affet. Bana vurduğun vakit senin elin acımışdır, sen bana hakk

Dervîşliğin Mertebesi Hiçbir Şeyi Yermemekdir

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Dervîşliğin mertebesi hiç bir şeyi yermemekdir Gayrıdan müstağnî olup halkın aybın görmemekdir "Men etallah kalb-i selîm" sırrı işde buradadır "Men aref"i anlar isen kimse hatrın yıkmamakdır Mağfûr olmak ma'nâsını anlar isen diyem sana Ayne'l-yakîn hakka'l-yakîn doğru yoldan çıkmamakdır Gözün ile gördüğünü eteğinle ört dediler Dört kitâbın özü budur gayrı yüze bakmamakdır Vâhib Ümmî gayrı cevâb bilmez haber vere sana Gerçek âşık olan kişi Hakk'dan gönl'ayırmamakdır Abdülvehhâb Ümmî Kuddise Sırruh

Taş Atana Ekmek Atmak

Resim
Hazret-i Mevlânâ bir gün halvethânesinde namaz kılarken, içeriye bir adam girmiş, "Fakîrim, hiç bir şeyim yok" diye seslenmiş. Hazret-i Mevlânâ namazda istiğrak hâlinde olduğundan adamın içeri girdiğini de söylediklerini de duymamış. Adam Hazret-i Mevlânâ'yı ol hâlde görünce, mübârek ayağının altından halıyı çekip almış ve gitmiş. Hazret'in bendegânından biri, halının çalındığını öğrenince ok gibi fırlayıp adamı aramaya başlamış. Onu bit pazarında halıyı satmaya çalışırken yakalayıp yakasından tuttuğu gibi Hazret-i Mevlânâ'nın huzûruna getirmiş. Yolda gelirken de adamı iyice paylamış. "Sen ne aşağılık bir adamsın. Sende hiç utanma yok mu? Sen Allah'dan korkmaz mısın? Namaz kılan insanın altından halıyı alıp götürmek de ne demek! Üstelik o halısını aldığın zât büyük bir Allah dostudur" filan diyerek adamı iyice terletmiş. Nihâyet ikisi birlikde Hazret-i Mevlânâ'nın huzûruna geldiklerinde, Hazret-i Mevlânâ bendesine dönerek ona şu ihtarda bulunmuş

Çeşmin Gibi Bahtım Dahî Hep Kâre Ne Çâre

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Çeşmin gibi bahtım dahî hep kâre ne çâre Şekvâ geliyor âhlarım yâre ne çâre Deryâ-yı sabr ile tekâbül dahî etsem 'Ummân-ı metânet bulamaz çâre ne çâre Dil reng-i şebistâne boyanmış eleminle Hüsnünle bulur pertevi mehpâre ne çâre Gamzenle dilimde açılan lâle-i hûnîn Mecbûr ediyor şâm ü seher zâre ne çâre Yansam da yakılsam da devâ istemem aslâ Bir hâtıra-i 'ulvî-i yâr yâre ne çâre Seylâbe-i eşkimde açar râhına mecrâ Ta'kîb ile semt-i dil-i dildâre ne çâre Keşf etmedi kânûn-i tabâbetde mubassıs 'Aşk derdi ile âyis-i bîmâre ne çâre Fermânı geçer câne şeh-i kişver-i 'aşkın Hükmünde anın bu dil-i âvâre ne çâre Yanmakdır ezelden beri Sâmî'ye mukadder Hakk 'aşkı ile tâ ebedî nâre ne çâre Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî

Hakk Dostları Celâli ve Cemâli Bir Bilir

Resim
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki : Hakk velîleri, Hakk dostları kendilerine revâ görülen ezâ ve cefâyı, hattâ yedikleri sopayı bile sırr-ı Circis kabûl ederler. Kâfirler, Hazret-i Circis'e pek çok ezâ ve cefâ etmişlerdir. Bunun içindir ki, âşıklar sultânı Yunus Emre kuddise sırruh, Hakk velîlerine ve Hakk dostlarına tercümân olarak şöyle  buyuruyor : Hoşdur bana senden gelen Ya tâze gül yâhud diken Ya hil'at ü yâhud kefen Nârın da hoş nûrun da hoş Bir kimse "CELÂL"i de "CEMÂL" gibi severek kabûl etmezse, o kimsenin makâmı ve derecesi düşükdür. Hele de başına gelenleri halka anlatır yani Hakk'ı halka şikâyete yeltenirse, avâmdan biri olur. Şikâyet etmesi lâzım gelse de nâz u niyâz eylese, yine de bu şikâyeti kullara değil, bizzât Allahu Teâlâ'ya etmesi, O'nun celâlinden cemâline sığınması gerekir. Başına ne türlü bir musîbet gelirse gelsin, "İLLALLAH" demesi îcâb eder. Hakk velîleri ve Hakk dostları, Allahu Azîmü'ş-Şân'ın

Aşk Bezirgânı Sermâye Cânı

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Aşk bezirgânı sermâye cânı Bahâdır gördüm câna kıyânı Zihî bahâdır cân terkin urur Kılıç mı keser himmet giyeni Kamusun bir gör kemterin er gör Alçak görmegil palâs giyeni Tîz çıkarırlar fevka'l-'ulâya Bil 'Îsâ gibi dünyâ koyanı Tîz indirirler tahte's-serâya Şol Kârûn gibi dünyâ kovanı 'Âşık olanın nişânı vardır Melâmet olur belli beyânı 'İlm ü 'amele olmagıl mağrûr Hakk kabûl etdi kefen soyanı Kodu atlası giydi palâsı İbrâhîm Edhem sırdan duyanı Çün Mansûr gördü ol benem dedi Oda yakdılar işitdin anı Oda yandırtdın külün savurtdun Öyle mi gerek seni seveni Zinhâr ey Yûnus gördüm dimegil Dâra çekerler gördüm diyeni Yûnus Emre Kuddise Sırruh

İbrâhim Edhem Hazretlerinin En Mesud Günleri En Hoş Demleri

Resim
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki : İbrâhim Edhem Hazretlerine sormuşlar. Malûm ya, bundan evvelki derslerimizde ben size bundan bahsetmişdim. Bu zât Belh sultânı, yani Belh pâdişâhı. Hem de şarkın şaşalı, dârâtlı, debdebeli zamânında bulunan bir pâdişâh. Allah yoluna m ülk sultânlığını  gönül sultânlığına fedâ etmiş, yani gönül sultânı olmuş. İşte ona sormuşlar, demişler ki, "Hayâtının en mesûd günleri hangi günlerdir? Bunu bize anlatabilir misin?". Hazret, "Tabii" demiş "En mesûd demlerimi söyleyeyim size". Mekke'ye gidiyordum, beni tanımıyorlardı. Mekkeliler kervanımızı karşılamaya çıkdı. "İçinizde İbrâhim Edhem var mı?" diye sordular. Kervandakiler beni tanımıyorlar. Kervan reisi dedi ki, "İçimizde bir İbrâhim Edhem var ama sizin aradığınız İbrâhim Edhem olduğunu zannetmiyoruz. Çünkü biz bu adamı Kûfe şehrinde develeri gütmek üzere yanımıza aldık. Pâdişâh olsa, develeri gütmezdi ama yine de bir soralım bakalım" demiş. İbr

Bir Sâkîden İçdik Şarâb Arşdan Yüce Meyhânesi

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Bir sâkîden içdik şarâb 'arşdan yüce meyhânesi Ol sâkînin mestleriyiz cânlar anın peymânesi Bir meclisdir meclisimiz anda ciğer kebâb olur Bir şem'adır anda yanar ay u güneş pervânesi Ol şem'a karşu yananın küllî vücûdu nûr olur Ol od bu oda benzemez hîç belirmez zebânesi Ol meclisin 'âşıkları İbrâhîm Edhem'dir biri Belh şehri gibi bin ola her kûşede vîrânesi Bizim meclis mestlerinin demleri "ene'l-Hakk" olur Bin Hallâc-ı Mansûr gibi en kemîne dîvânesi 'Aşk şarâbın içenlere gel bir nazar eyleyegör Bunca yıldır nice döner ol meclisin piyâlesi Yûnus bu sözlerin senin ma'nâ durur bilenlere 'Âkil-kâmil olan kişi bu ma'nâya inanası Yûnus Emre Kuddise Sırruh

İbrâhim Edhem Hazretlerinin Beytullah'daki Münâcâtı

Resim
Bir önceki yazımızda büyük sôfîlerinden İbrâhim Edhem Hazretleri 'nin saltanatı nasıl terkettiğini anlatmış  ve mâsivâdan tamâmen yüz çevirmesi sebebiyle, tasavvufun dört rüknünden biri olarak kabûl edilen "terk"in onun adı ile anılmasından bahsetmişdik.  Saltanatı terk etdikden sonra yollara düşen İbrâhim Edhem Hazretleri, bir lokma bir hırka düstûruna göre yaşamış ve o devrin büyük âlimleri ve sôfîleri ile görüşmek için  bir çok beldeleri ziyâret etmişdir. Uzun seyahatler yapan ve büyük mürşidlerden istifâde eden İbrâhim Edhem Hazretleri Mekke'ye de gitmiş, bir müddet orada kalmış ve sôfiyyenin ileri gelenlerinden Süfyân es-Sevrî ile Fudayl bin Iyaz Hazretlerinin sohbetinde bulunmuşdur. Hazret'in  Beytullah'ı tavâf ederken yapdığı şu münâcât, dilden dile günümüze kadar ulaşmış ve O'nun "terk"de ne derece ileri gittiğini, O'ndaki Allah aşkını ve teslîmiyyeti göstermekde ve bizlere büyük dersler vermekdedir. Yukarıda Arapça aslını gördüğünüz

Dervîş Olmakdan Murâd Yokluğu Kâr Etmek Gerek

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Dervîş olmakdan murâd yokluğu kâr etmek gerek "Lâm-elif lâ raybe"nin sırrın şikâr etmek gerek Bulmağa genc-hâneyi 'ayne'l-yakîn hakka'l-yakîn Bu vücûdun hânesin nûrdan hisâr etmek gerek Tâlib isen görmeğe bir Tanrı'nın dîdârını Bu hevâ cismin koyup terk-i diyâr etmek gerek Sizlere lâyık olandır söyleyip şerhetdiğim Evliyânın hizmetini ihtiyâr etmek gerek Mekr-i şeytân fitnesinden nefsini kurtarmağa Kalb diliyle tevhîdi leyl ü nehâr etmek gerek Sırr ile senden gelip söylemeğe cân bülbülü Bu vücûdun bâğını nûrdan bahâr etmek gerek Kalbinin emrâzını fehm etmeğe n'olsun delîl Tevhîd-i zâtla ana kardaş tımâr etmek gerek Çaldırtma duymasın zâhid bu zevkin ma'nâsın 'Ârifâne cân ile vasl u şikâr etmek gerek Gitmesin senden ebed dersen eğer nûr-i İlâh Vâhibî sen kendini tevhîde yâr etmek gerek Abdülvehhâb Ümmî Kuddise Sırruh

İbrâhim Edhem Hazretleri Saltanatı Niçin Terketdi?

Resim
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki : İbrâhim Edhem, vaktiyle Belh pâdişâhı iken, bir avın peşine düşmüş kovalarken, vurmak istediği av hayvanı geri dönmüş ve İbrâhim Edhem'e şöyle söylemiş : "Yâ İbrâhim! Sen bunun için mi halk olundun?" demiş. Yani dünyâya av vurmaya mı geldin? Halbuki senin vazîfen Rabbü'l-âlemîn'e ibâdet ve tâat.  İbrâhîm Edhem, bu hâdiseden sonra pâdişâhlığı terketmiş ve gönül pâdişâhı olmuş. İbrâhim Edhem Hazretlerinin sôfiyye katında ayrı bir ehemmiyeti vardır. Öyle ki, tasavvufun dört esâsından biri olan terk, onun adı ile anılmışdır, "Terk-i Edhem" denilmişdir. Zîrâ o, sâhib olduğu saltanatı ve zenginliği tamâmen terkederek Allah yoluna girmiş, bu yolda çok cefâlar çekmiş ve menkıbeleri ile dervîşlere büyük dersler vermişdir. Cihâna gelmeden maksûd özünü âdem etmekdir Müsemmâ içre mazhar ismini hem a'zam etmekdir Bu iklîm-i derûnu nefs elinden feth edüp bir bir O milk-i ma'nevîde rûhu Sultân Edhem etmekdir www.muzaff

Dervîş Olan Her Kim İse Toprak İle Yeksân Gerek

Resim
NUTK-İ ŞERÎF Dervîş olan her kim ise toprak ile yeksân gerek Nutkundaki âb-ı hayât zâhir değil vicdân gerek Kendi hâlim ahvâlinin sırrın sana yâd edeyim Dünyâ ahret âşıklara gizli değil ayân gerek Tâlib olup gelenlerin ma'nâ yüzün soranların Sübhesini halleyleye âyât hadîs Kur`ân gerek Güç gelmesin sözüm sana inanırsan bu tevhîde İster isen dost zâtını malın başın kurbân gerek Kavlin fiilin burhân olur maksûd sana ayân olur Nefs varlığın yandırmağa kardaş sana külhân gerek Sırdan selîm olan gönül söyler gelir bu tevhîdi Bu hikmete erişmeğe sadrındaki îmân gerek Hoş mazhar-ı zât olmağa lâyık olan budur sana Kim bu vücûdun varlığı ma'mûr değil vîrân gerek Sırdan selîm olmasına himmet eyle kend'özüne Bulatmaya münker seni gönlün evi ummân gerek Gıll u gışdan el yumağa Vâhib Ümmî ne der sana Dost zâtının muhabbeti cân içinde pinhân gerek Abdülvehhâb Ümmî Kuddise Sırruh

Seyyid Seyfullah Hazretlerinden Büyük Bir Münâcât

Resim
MÜNÂCÂTÜ'L KÜBRÂ Bİ ESMÂİ'L-HUSNÂ Bi hakkı lâ ilâhe illallah Koma ben kulunda cürm ü günâh Bi hakkı yâ Hû yâ Hû yâ men Hû Âb u rahmetinle 'ısyânım yu Bi hakkı Hakk murâdım budur benim Tâ'atin üzere ola cân ü tenim Bi hakkı yâ Hayy u yâ Kayyûm Eyle son demde ben kulun merhûm Bi hakkı yâ Kâdir ü yâ Kahhâr Eyleme tamuda mekânımı dâr Bi hakkı yâ Rahmân ü yâ Rahîm İçirme ben kuluna mâ-i hamîm Bi hakkı Meliki'l-Kuddûsi's-Selâm Koma ben kulun 'âsîlerden olam Bi hakkı Mü'mini'l-Müheymini'l-'Azîz Eyle gönlüm evin gayrıdan temiz Bi hakkı Celîli'l-Cebbâri'l-Mütekebbir Bi hakkı Hâlıkı'l-Bârîi'l-Musavvir Bi hakkı Gafûri'l-Vehhâbi'r-Rezzâk Etme ben kulun rahmetinden ırak Bi hakkı'l-Fettâhi'l-'Alîmi'l-Halîm 'İnâyet nazarın isterem dâim Bi hakkı Kâbızi'l-Bâsıti'l-Hâfız Hâlık-ı cihânsın ki hükmün nâfiz Bi hakkı Latîfi'l-Mu'izzi'l-Müzill Semî'i'l-Basîri'l-Halîmi'l-'Adl Bi hakkı